Kırılmıştı
Kadın
Yaraları vardı gizli...
Kırık dökük umutlarının enkazı hala kalbinde belki.
Yaraları vardı gizli...
Kırık dökük umutlarının enkazı hala kalbinde belki.
Yorgundu hayallerini
kovalamaktan, kovalayıp yakalayamamaktan.
Doğru adama kadar
yalnızdı kadın.
Oysa o da kurmuştu zamanında...
Dun gibi hatırlıyor, güzel güzel
hayaller, o da inanmıştı bir artı bir'in bir edebileceğine...
Genç
kızlık hayalleri kağıttan kulelerdi, kumdan kalelerdi yaşamının Kıyılarında dalgalara teslim olmayı bekleyen...
Yıktı
geçti buyuk buyuk dalgalar, olsun dedi...
Sahil
uçsuz bucaksız...
Çekti
kendini azıcık geriye...
Yeniden
aldı kovasını küreğini eline...
Daha
iyi kardı harcını, daha sağlam attı temelini
- ya da öyle sandı
- bu defa...
Yeniden
yıkılışını seyretti emek emek inşa ettiği her şeyi...
Ne
gözleri kurumak bildi, ne duaları bitmek ne de yüreği susmak...
Bu
kez gözyaşlarıyla kardı harcını...
Benim
özüm onun özü olacak, ben nasıl güçlü durduysam o da öyle
ayakta kalacak diye...
Sandı
ki gözyaşları gibi saf ve katıksız olacak her şey...
Lakin
bu kez gelen dalga değil rüzgardı...
Eserken
onun başında kavak yelleri, solurken başka bir tenin kokusunu bu
denli derin, üşümeye aldırmaksızın açarken içini rüzgara,
yığıldı sahilin tüm kumları üzerine...
Ne mi yaptı
sonra?
Güç bela kalktı, üzerini silkeledi, yıllardır
oynadığı yere baktı... Kendinden bir iz göremeyince, çözdü
ipini...
Aldı
rüzgarı arkasına savruldu uzak diyarlara...
Kurtuldum
sandı ama yine yanıldı...
Gelecek,
bulacaktı aynı dalga sesleri onu bu kez o uzak kıyılarda...
Aynı
rüzgar bir beyaz yelkenliyi yanaştıracaktı bu kez kıyılarına...
Hadi bin geri gidelim, burası değil evimiz değil diyecekti...
Binecek, adı gibi biliyor... yine güvenecek o rüzgara, o
dalgalara... Bu defa tepetaklak olup bulmasa bari kendini dalgaların
kucağında...
Çünkü çırpamaz bu kez ayaklarını...
Çünkü çırpamaz bu kez ayaklarını...